Çalının İçinde Gül: KUDÜS - 2

Çalının İçinde Gül: KUDÜS – 2

Sabır öyle bir makamdır ki ya vezir olur ya rezil. Sabretmek öyle kolay iş değil. Belaya, musibete sabır her kişinin harcı değildir. Peygamber sabrı diye bir ifade vardır Anadolu da. Sabır denince Eyüp Peygamber gelir akla. Eyüp (as) başına gelen birçok bela ve musibete sabretmiş ve yalnızca Allah’a güvenmiştir. O’dan medet ummuş ve O’nun takdir ettiğine boyun eğmiş ve Rabbimiz onun bu teslimiyetine ödül olarak onu felaha kavuşturmuştur. Bu bizim için en büyük örnektir. Hz. Muhammed (sav) hayatı da bir sabır makamıdır. Yetim dünyaya gelmiş, altı yaşında annesini toprağa vermiş, peygamberlik görevi yüklenince omuzlarına Mekkeli müşriklerin türlü oyunlarına, hilelerine, planlarına, zulümlerine sabretmiş. Ve yine Rabbimiz onu en güzel şekilde onurlandırmış ve felaha kavuşturmuştur. Dostlar sabır bize peygamberlerden miras… Sabreden derviş muradına ermiş demiş atalar ne de güzel. Sabretti Yusuf Peygamber kardeşlerinin yaptıklarına Rabbine sığındı, Rabbi onu Mısır’da sözü geçen biri yaptı. Sabrın sonu selamet… Sabredersek başımıza gelen her türlü şeye karşı sabredersek inanın felaha kavuşuruz. Çünkü hep böyle olmuş murada erişilmiş…

Kudüs müjdesini alınca, Kudüs beni davet edince hemen pasaport işlemlerine başladım. Sabah namazıyla başlayan günde gerekli evrak işlemlerini tamamlarken aklıma bir soru takıldı bu pasaport bana ne zaman ulaşacak? Tur şirketi ile görüştüğümüzde en geç şubat ayının yirmi üçünde gerekli evrakları teslim etmem gerektiğini söylendi. Ben ayın on beşinde işleme başladım yani sekiz günüm var. Oradaki pasaport işlemi yapan memura ‘’Pasaport kaç günde elime ulaşır?’’ diye sorduğumda on beş gün demesin mi! Beynimden ayak tırnak uçlarıma kadar sıcak su indi. Aman Allah’ım Kudüs’e kavuşamamak korkusu doldu içime. Elimden hiçbir şey gelmiyor; Rabbime dua etmek dışında. Eğer pasaport 1 gün geç gelirse yanıyor Kudüs ziyaretim. Ya pasaportum geç kalırsa? ya yetişemezsem? Eteklerim zil çalar vaziyette bir o yana bir şu yana savruluyordum. İnsan hep kötü senaryoları akla getiriyor ya… hep diyorum gelmez bu pasaport, kaldın Melih gidemiyorsun diye pişmanlıklar yaşıyorum. Ama ben biliyorum ki Allah bana oraya gitmeyi nasip eylediyse ben her türlü engele rağmen gideceğime eminim. Şayet Allah bana orayı nasip etmediyse elimden gelenin fazlasını da yapsam, araya yüzlerce adam soksam yine olmayacak çünkü kalemde O’nun elinde silgi de…

 Nasip apayrı bir şey dostlar eğer ki nasibiniz de varsa o zaten olacak ama yoksa zaten olmayacak. Biz elimizden geleni yaptıktan sonra tevekkül edeceğiz. Hiçbir şey yapmadan tevekkül kurumuş kuyudan su çekmek gibidir. Pasaport işlemlerini erkenden hallettikten sonra işimizi Allah’a bıraktık. Belirsizlikle beklemek insan zihnini yoran en büyük mesele. Ya olursa ya da olmazsa. Çıkamıyorsun bu paradoksun içinden dönüp duruyorsun. Rabbimiz insanı bu dünyaya imtihan için gönderdiğini unuttuğumuz zaman başlıyor asıl imtihan. Rabbimiz rızık verir, imkân verir şükretmemizi imtihan eder, alır vermez, geciktirir sabrımızı imtihan eder. “Bana düşen artık güzel bir sabırdır.” Yusuf suresinde geçer, Hani kardeşleri Yusuf’a türlü türlü oyunlar tertip etmişlerdi. Eve döndüklerinde ise kurt kaptı, kayboldu diye yalan söyleyivermişlerdi. Haberi alan Yakup (as)’ın iki dudağından dökülmüştü bu muhteşem ifadeler. Bana düşen güzel bir sabır… Güzel sabır… Tam manasını ancak kendi iç dünyamızdaki yansımalarıyla vereceğimiz bir soru. Güzel sabır, Rabbimizin bizi, yoklukla, acı ile imtihan ettiğinin bilincinde olup, hayrın ve şerrin yalnızca ondan geldiğini bilip, yine bu sıkıntılı durumdan kurtaracak kişinin o olduğu bilincinde olup; ona el açıp yalnızca ondan istemek olabilir.

Sabır Makamı

Hani anlatılır ya İmam-ı Azam’ın o veciz kıssası;

Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra da ticarî işleri ile uğraşırdı. Bir gün ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi:

“Ya imam, gemin battı!” (İmamın ticarî mal taşıyan gemileri mevcut)

İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra

“Elhamdülillah!” dedi.

Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber verdi:

“Ya imam, bir yanlışlık oldu 

Batan gemi senin değilmiş.”

İmam bu yeni habere de:

“Elhamdülillah!” diyerek mukabele etti. 

Haber getiren kişi hayrete düştü:

“Ya imam, gemin battı diye haber getirdik ‘Elhamdülillah’ dedin. Batan geminin seninki olmadığını söyledim yine ‘Elhamdülillah’ dedin. Bu nasıl hamdetme böyle?”

İmam-ı Azam izah etti:

“Sen gemin battı diye haber getirdiğinde iç âlemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu sebeple Allah’a hamd ettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getirdiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı kalbimde bir sevinç yoktu. Dünya malına karşı bu ilgisizliği bağışladığı için de Allah’a şükrettim.”

Buradan çıkarılacak çok malzeme var… Gemi battığında da elhamdülillah diyebilmek, gemi çıktığında da elhamdülillah diyebilmek. Her baba yiğidin harcı değil ifadesi var ya tam oturuyor buraya. Nasıl olur -günümüz kafasıyla- o milyonlar lira değerinde yük gemimiz batar ve nasıl olur ona bile şükretmek. Bırak gemiyi bak fakire, pasaport işlemleri uzuyor korkusuna sabrımız dayanılmaz bir sersemlik yapıyor üstümüzde, hele bir de öyle bir gemimiz batsa korkarım kalpten gideriz oracıkta.

Rabbimiz bizi hiçbir zaman yüz üstü bırakmaz, ancak ona güvenip inandıkça. Biliyorum o mübarek toprakları nasip etti Rabbim bana, yüzümü süreceğim o kadim memlekete. Fakat deniyor sabrımızı, şükrümüzü. Gemi çıktı Elhamdülillah demeli, gemimiz battı yine Elhamdülillah deyip sabra sarılmalı. Sabrın sonu selamet, sen sabra selam et demiş ya Necip Fazıl merhum, selamete kavuşmak için selam etmemiz gerek… Selam sana ey sabır, haberini aldığımda beni benden götüren topraklar size kavuşmak ümidiyle sabrediyorum. Rabbim bizi sabredenlerden ve sabrın sonunda selamete erenlerden eylesin…

Pasaport 3 gün içimde elime ulaştı. 3 gün… bunun hiçbir açıklaması yok! Yukarıda bahsettim ya eğer O nasip ettiyse her türlü gideceğim diye. Pasaportum elime ulaştı, vize işlemlerini başlatarak, Filistin’e bir adım daha yaklaştım…

Bir adım atıyorum bekliyorum… Rabbim biliyorum zahmetsiz rahmet keyif vermez, kahrını çekiyorum ve sabrediyorum, dilim ile bedenimle. Biliyorum “Allah sabredenlerle beraber” dayanmalıyım, Peygamber efendimizin gezdiği, övdüğü diyara ulaşmak için dayanmalıyım, Kudüs öyle güle oynaya ulaşılan yer değil, zahmet çekilmeli, ulaşmak için dil damak kurumalı, kurumalı ki oralara ulaşınca kana kana kanmalı o diyara…

İçim, dilim, bedenim ruhum kuruyor, yeniden dirileceğim topraklar sana ulaşacağım biliyorum. Dünyayı al kalbimden…

Hayat kendisinden olanı sunmak için bazen bedel ödeterek sahiplendiriyor. Akışı içinde boğulurken anlık duygular yaşayıp hayatın ne olduğunun farkına varmadan, çevremizde yaşanan olaylardan bihaber şekilde günlerimizi geçiriyoruz. Filistin bölgesinde yaşanan olaylar gün gün artarken bizim oraya olan hassasiyetimiz gün gün azalıyor. Ancak yetkili kimselerin gündeme getirmesiyle kendimize gündem ediyoruz. Fakat normal süreç içerisinde hiç de gündemimizde olmuyor. İnandığımız dinin kutsal kabul ettiği, Peygamber Efendimizin övgüyle bahsettiği topraklar bugün on bel saniyelik bir haber bülteni kadar üzüyor sonrasında hayata devam ediyoruz. Kavuşmaya on iki gün kaldı ve bu on iki gün benim için geçmek bilmeyen bir sarkaç gibi. Oraya yakınlaştığım her adımda daha da sorumluluğum artıyor, yüküm ağırlaşıyor. Oraya kavuşmak hele bir de Berat gecesine orada intikal etmek geçici dünya hevesinde, süresiz yorgunluğuma uzun bir mola olacaktı. Tarihin yüklemiş olduğu misyonu da sırtıma yükleniyordu.

Zaman gittikçe daraldı, Beytül Makdis’e ulaşmaya altı gün kadar kaldı. Çevremizdeki başta hocalarımız ve ailemiz olmak üzere sınıf arkadaşlarım ve dostlarım ile helalleşmeye başladım bile. Hani demiştim ya oraya öyle kolay gidilmesi diye işte yine bir aksiyon daha, İstanbul’dan Filistin’e gideceğiz, bir haber bülteni ‘’İstanbul’u etkisi altına alan kar ve tipinden dolayı bugün ve yarın tüm uçuşlar iptal!’’ yine beni sardı bir telaş ya Filistin uçuşları da iptal olursa? Yine sabır makamına oturacaktık. Ama pasaport işlemleri sürecinden tecrübeliyim. Rabbim bana nasip ettiyse olacak. Elhamdülillah Salı sabah 11.00’da İstanbul’dan Filistin’e uçuşumuzda bir problem çıkmadı ve biz Allah’ın izniyle 11.00’daa Filistin’e uçacaktık.

Şu günlerde içimdeki bazı sıkıntılardan da bahsetmeden edemeyeceğim. Geceleri uykumu alamıyor, sabahları çok asabi bir tavırla uyanıyorum. Hiçbir şeyden keyif almıyor, sadece yalnız kalmaya uğraşır oluyorum. Zannediyorum hani O topraklar mübarek yerler, Peygamber Efendimizin övdüğü, Allah’ın kutsal saydığı şehir Filistin de yeniden doğuş içindir belki de. Filistin’de yeniden doğum olacak…

Filistin’e ulaşmaya beş gece kaldı ve zaman daraldıkça olan stresim artmakta ve o kutsal topraklara ulaşmanın heyecanı içinde kıvrandığım dakikalar artmakta. Uçağımızın Filistin’e hareket edeceği salı gününden yaklaşık 4 gün önce İstanbul’a gitme planı yapmış, oradaki aziz dostları ziyaret edecek, İstanbul gibi mübarek beldelerin kardeşinin de havasını alacaktım. Bugün Cuma gecesi Konya’dan İstanbul’a tren yolculuğu yapmadan önceki son gecem. İnanır mısınız, Hani yukarılara bahsetmiştim hep bir cefa var uzun yıllardır görülmeyen Kar fırtınası Türkiye’yi etkisi altına almış. Bugün bu satırlar dökülürken Konya’da ciddi bir tipi hâkim, göz gözü görmüyor, araçlar olduğu yerde kalıyor, hareket ettikleri anda kayıyor, rüzgâr çok sert ve acı esiyor… Rabbim sana nisyan etmek haddimize değil, kahrın da hoş Lütfun da hoş diyebilmek gerek. Lütuf sahibi yalnızca sensin ve senin cüz’ün nasibince düşer bize kül. Kahrını da çekmeye razıyım ulaşacağım yer senin razı olduğun belde olduktan sonra.

Bir Sonraki Yazımız için Tıklayınız

(Toplam 123 kez ziyaret edildi, 1 ziyaret bugün)
Yazı oluşturuldu 4

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.